HAYDAR ERGULUN GHAZAL ANALYSIS BY EMEL KOSAR
BIODATA OF EMEL KOSAR
Dr. Emel Koşar was born in Eskişehir. In 2003, she graduated from Turkish Language and Literature Department of the Faculty of Arts and Sciences of Mimar Sinan University of Fine Arts. She is currently a faculty member at Turkish Language and Literature Department of Faculty of the Arts and Sciences of Mimar Sinan University of Fine Arts. She has published her poetry and essays on Turkish literature in various literary magazines. She published her research and review books, scientific and literary works she edited, and 6 poetry collections.
Giriş
Divân şiirinin en sevilen nazım şekillerinden biri olan gazel, kadınlara söylenen aşk dolu güzel söz anlamındadır. Genellikle aşk, güzellik ve içki konulu olan lirik
gazellerin beyit sayısı beş ile on iki arasında değişir. Gazelin ilk beyti kendi içinde kafiyelidir. Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbesttir, ikinci dizeler ise ilk
beyitle kafiyelidir. Fuzûlî’nin “Gazel bildirir şâirin kudretin/Gazel arttırır nâzımın şöhretin” beyti gazelin şairler için önemini yansıtır(Pala 1999: 150-151).
Müzikte ise bir kişinin çeşitli makamlarda gezinerek sesle yaptığı doğaçlama gazel olarak adlandırılır.
Üzgün Kediler Gazeli’nde (Ergülen 2012) yer alan gazeller, divân edebiyatındaki gazelleri ve makamlarla söylenen şarkıları (gazelleri) anımsatan bir üslupla
sevgiliyle
dertleşircesine kaleme alınmıştır. Haydar Ergülen Üzgün Kediler Gazeli’nde gazelin formunu yeniden yorumlayarak divân şiirinin sesini çağdaş şiirin
sesiyle
bütünleştirir. Mısra içi ses uyumu ve mısralar arasındaki ses uyumu Ergülen’in kendine has gazellerini zenginleştirir.
Üzgün Kediler Gazelleri
Haydar Ergülen Üzgün Kediler Gazeli’nde önce Nefesler’le Tekke şiirine selam verir sonra Gazeller’le divân şiirini kucaklar ve modern şiirleriyle kitabına son noktayı
koyar. Üzgün Kediler Gazeli’nde geçmişi bugüne taşıyan gazelleri yeniden söyleyen/yorumlayan Haydar Ergülen’in şiir bilgisinden ziyade yeteneği ön plâna çıkar. Her türde
şiir yazabileceğini kanıtlayan şairin geçmiş şiir birikiminden faydalanırken orijinalliğini koruduğu ve kendisine has sesi daima sürdürdüğü görülür.
Üzgün Kediler Gazeli’ndeki yirmi gazelin yer aldığı Gazeller bölümü Haydar Ergülen’in divân şiirine bakışını ve geleneği nasıl yorumladığını gösterir. Bir gazelin başka
bir gazele yaslandığı/bağlandığı, şiirlerin bütünleştiği Üzgün Kediler Gazeli şairin bilgeliğini ve nahifliğini yansıtan şiir örnekleriyle dikkati çeker.
Üzgün Kediler Gazeli’nde yer alan “Oyunlar Gazeli, Camlar Gazeli, Sırlar Gazeli, Avcılar Gazeli, Çöller Gazeli, Efendiler Gazeli, Vedalar Gazeli, Senler Gazeli,
Şikâyetler Gazeli, Esmeler Gazeli, İdiller Gazeli, İyilikler Gazeli, Avlular Gazeli, Ağaçlar Gazeli, Ayrılıklar Gazeli, Avunmalar Gazeli, İki Çocuklar Gazeli,
Gölgeler
Gazeli, Üzgün Kediler Gazeli, Yetimler Gazeli” çoğul sözcüklerle/unsurlarla divân şiirinin sesini çoğaltan şiirlerdir.
“Şiir ya da daha genel olarak melodi, kendini tekrar ettiği için sürer” (Bachelard 2021: 130). Melodideki/şiirdeki süreklilik, seslerin uyumu, titreşimi/dalgalanması ve
imgelerle birlikteliği lirik bir bütünlük sağlar. Şairin duygu yoğunluğunu okura aktarmaktaki başarısı şiirin teknik açıdan sağlamlığını gösterir. Divân şiirinin
(özellikle gazellerin) yankısının duyulduğu şiirlerde, Ergülen’in müzikalite oluşturma çabası/başarısı da göze çarpar.
“Oyunlar Gazeli”nde, asrî zamandaki aşk oyunu Pir Sultan Abdal’a, Hâfız-ı Şirâzî’ye “Hâfız” mahlâsıyla da yazan Haydar Ergülen’e ve şiirin hâfızasına (şiirin geçmiş
birikimi) gönderme yapılarak sözcük oyunlarıyla kurulur. Gam bahçesindeki oyun, şairin divân şiirinin gamlı atmosferindeki sözcük oyunlarına bugünün dertleriyle
katılmasıdır. “Hâlâ yokluğu süren” şairin oyun/şiir kurmaktaki başarısı tasavvuftan ustalıkla faydalanmasından kaynaklanmaktadır. Gam bahçesinde yeşeren şiirler,geçmişin
ve bugünün rüzgârlarıyla beslenir/şekillenir:
“oyun aşkta kurulmuştur hâfız, beni sevsene! dedi
sevdim, iki memenizden biriydi ancak, biri nerdeydi?”(Ergülen 2012: 21)
Haydar Ergülen’in “Oyunlar Gazeli”; yatağı zengin bir ırmakta çoğalan, paha biçilmez divân şiirinin ruhunu yansıtan/yaşatan bir vefa ayinine dönüşür.“Oyunlar
Gazeli”nin
sonunda şairin kendi şiirini “kötü gazelim” (Ergülen 2012: 21) diye nitelendirmesi özgüvenini gösterir. Bu tavır, divân şairlerinin kendilerini
övdükleri
ve yerdikleri şiirleri de anımsatır:
“ruhunuzun üstüne çekin ki, dinlensin, şu kötü gazelimi” (Ergülen 2012: 21)
Cenk Koyuncu’ya ithaf edilen “Camlar Gazeli”nde yer alan mektupla cam/can kırıklarının kimsesizliği ve kırılganlığı vurgulanır. Gazelle mektup türünün birlikteliği şiir
öznesinin ve genç yaşta vefat eden şair Cenk Koyuncu’nun kederini/yalnızlığını çoğaltır:
“mektup
kaçak isen yanımdasın, yolcu isen karşımda,
hangi seyyah bir göçü içinden dolaşmıştır
fakat çocuk çok üzgündür, çöl kimsesiz kalmıştır” (Ergülen 2012: 22)
“Şiirin malzemesi sözcüklerdir” (Borges 2020: 88). “Sırlar Gazeli”, “aşk, dünya, han, ayna” gibi tasavvufî göndermeleri güçlü sözcükler üzerine kuruludur. Şiir öznesi,
dört kapıdan (Anâsır-ı erbaa “dört unsur”: Su, ateş, toprak, hava) baktığı aynanın yansımasına (dünya hayatı) aldanmak istemez. Söz konusu gazelde, “sır, yüz” gibi
çok anlamlı sözcüklerin kullanımıyla divân şiirindeki gibi katmanlı yapı ve derinlik sağlanır:
“dört kapıda bulut olup aynaya kandım
sır tutmayan ayna yüz karasıdır
baksaydım, kırılırdım, düşer yanardım” (Ergülen 2012: 23)
“Çöller Gazeli”nde çölün siyah gözlü kadınına seslenen şiir öznesi, mekân-zaman ilişkisi bağlamında, arama bulma arzusuyla çölü hayal ve rüyayla bütünleştirerek
zıtlıkların (uzaklık×yakınlık, varlık×yokluk, şehir×çöl) birbirlerini tamamladığını vurgular. Çölleşen (yalnızlaşan, hayata yabancılaşan) ve her şeyi çölle ölçen şiir
öznesi hiçliğe/yokluğa varır:
“başkasında düştüğün şehri gör, çölümü ver
yabancıda düştüğün rüyayı gör, çölümü ver
vaktinde hiç oldum ben, yokluğum bana yeter” (Ergülen 2012: 25)
“Efendiler Gazeli”nde divân şiirindeki söyleyişi andıran bir edayla seslenilen sevgilinin aydınlığı Zühre yıldızıyla/feleğiyle (Zühre [Nâhid, Çobanyıldızı, Venüs]
yıldızının tesirinde doğan kişiler zarif, güzel, zevkli, zeki ve sanatkârdırlar. Gökyüzündeki üçüncü felek Zühre’nindir. Yunan mitolojisinde ise müzik ve aşk Tanrıçası
Afrodit [Venüs], gündüzle gökyüzünün kızıdır) (Pala 1999: 427). anlatılır:
“fener dahi sönünce sizin yıldızınız zühre
gördük efendim” (Ergülen 2012: 26)
“Vedalar Gazeli”nde de Ece Ayhan’ın “Zambaklı Padişah” şiirindeki gibi “fakir derviş” ifadesiyle yokluk ve yoksulluk övülerek âdeta hayata veda edilir. Şiirin “yok”u var eden gücü vurgulanır:
“‘bense fakir derviş’ gibi bilindik yoksulluğa
ten hırkadan uçtuysa, bu şiir bir yokluktu
kimse gelmedi yokluğa, elimizde şu gazel
bu kadar çok mu kaldık, bizde kimler kayboldu” (Ergülen 2012: 27)
“Senler Gazeli”nde şiire/gazele yoğunlaşılır ve tekrarlanan “sen”lerle sağlanan müzikaliteyi Haydar Ergülen’in diğer şiirlerinde yer alan “zarf, mektup, çöl, heves,
çocuk, ev” gibi sözcükler güçlendirir. Şiirde seslenilen kişi, anne-çocuk ilişkisi doğrultusunda gazelle özdeşleştirilir:
“bana bir anne doğur, sen güzelsin
bir heves çocuğum ol, ev üzülmesin
bana bir şiir söyle, sen gazelsin” (Ergülen 2012: 28)
“Şikâyetler Gazeli”nde ise şikâyetçi bir tavırla balkonun simgelediği ölüm teması çerçevesinde şiirin gücü vurgulanır. Yalnızlık, iletişimsizlik, yoksulluk ve çaresizlik
gibi olumsuzluklar şiirin/gazelin olmazsa olmazlarıdır. Çünkü şiir, hayattan beslenir ve şiir, hayatın sözcüklere yansımasıdır:
“hepimizin yerine balkondan düşeni hatırla
şiir bazen öyle de çarpabilir hayata
ne gam gazel olmuş olmamış, şikâyet sayılsın da!” (Ergülen 2012: 29)
“Esmeler Gazeli”nde isimler hazinesinin kapısını açanın ya şair ya da velî ve hazinenin anahtarının şiir kızı olduğu söylenir. Coğrafyaya ve kültüre göre değişen kadın
isimleriyle kişilerin kaderlerinin şekillendiği ifade edilir. İsimlerdeki harflerin sayı değerlerinin toplamından oluşan rakamın kişinin özelliklerini ve
geleceğini yansıttığına inanılır. Sözcükler (isimler, sıfatlar, zarflar...), kişinin hayatına yön verir. Söz konusu şiirde, yeni doğan bebeklerin kulağına isim
üfleme/söyleme geleneğine de gönderme yapılır. Lale Andersen’in şarkısı “Lili Marlen” ve Kavafis’in “Kent” adlı şiirindeki gibi kişinin başka diyarlara gitse bile
kendisinden ve kaderinden kaçamayacağı ifade edilir:
“şüphe yok sen de söyleyeceksin ‘Lili Marlen’i, iyi,
Kavafis’in ‘Kent’i gibi peşinden gelecek şiiri de sev e mi?
sen şiirin kızısın, bu gazel için beni bağışla e mi?” (Ergülen 2012: 30)
“İdiller Gazeli”nde şiir öznesi, sevgilisinin gözlerini parlaklığı ve sıcaklığı bakımından yağmurla özdeşleştirir. Sevgili görkemli bir şehir olan
Granada’ya(İspanya’nın
Endülüs Bölgesi’nde yer alan, tarihî ve tabî güzellikleriyle tanınan Granada’nın anlamı ve simgesi nardır. Granada’daki kutsal çeşmeler
“nar
kaynağı” olarak anılır. Elhamra Sarayı ve tepelere rengini veren topraklar kırmızıdır. Granada kırmızı ve dişi bir şehir olarak bilinir.), eylüle,
nara ve
kırmızıya benzetilir. İdil, içten ve saf aşkın yanı sıra köy ve kır hayatını anlatan şiirlere verilen isimdir. Aşkı, sevgiliyi ve şiiri çağrıştıran İdil,
“dil”i içinde barındırır (Koşar 2020: 25):
“sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki Granada, belki eylül, belki kırmızı
gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgâr” (Ergülen 2012: 31)
“İdil’e, 35 şiir için” ithaf edilen “Avlular Gazeli”nde de divân şiirindeki gibi sözcük oyunlarıyla parça bütün ilişkisi (ev-avlu, hece-sözcük, sözcük-cümle sözcük-şiir)
doğrultusunda şiirin/sevgilinin (İdil) bir avlu (ev) gibi sığınak olduğu ve aşkı barındırdığı belirtilir:
“ev ne, cümle! Avlu şiirden hece
İ-dil ba-na av-lu ol!” (Ergülen 2012: 33)
Kuş, yükselme simgesidir (Aktulum 2021: 507).“İyilikler Gazeli”nde kuşlar, merhameti simgeler. Aşkın yerini iyilik aldığı ve yağmurun yerini ise kuşlar doldurduğu zaman,
kuşlar merhameti taşır. Merhamet, insanı dolayısıyla şiiri yüceltir:
“az kuşlar onlar iyi kuşlar
kanatlarından büyük merhametleri var” (Ergülen 2012: 32)
“Adil’in ağaçlarına” (Adil İzci’nin ağaçlarına) ithaf edilen “Ağaçlar Gazeli”nde ağaçlar birer bilge şeklinde nitelendirilir ve şiir ile ağacın köklerinin tek (aynı)
olduğu söylenir: Aşk ve sabır. Ağaçların kayıp dili ise dünyanın gizemini saklar. İnsanların ağaçlardan öğrenmeleri gereken çok şey vardır. Hayatın sırları ağaçlarda
gizlidir:
“zeytini dinledim beklemeyi öğrendim, akasyadan gitmeyi,
vuslatı ceviz ağacından, limonun dediği ayrılığı ve aşkı nardan” (Ergülen 2012: 34)
“Avunmalar Gazeli”nde renklere yeni anlamlar yüklenir. Sonsuzluğun simgesi mavi zayıf, huzurun simgesi yeşil geçici, yasın simgesi siyah gülünç, asaletin simgesi bordo
ise gönülsüz kederle bağdaştırılır. Rüya ve şiir ise birer avuntudan ibarettir. Şiirdeki dipnot, hayatın en büyük tesellisi olan ve boşluklarını (noktalı
yerler) okurun tamamlayacağı şiirin değerini vurgular:
“mavi zayıf, yeşil geçici, siyah gülünç, bordo gönülsüz
kederinden bile teselli yoksa insana .................................... (*)
…
buna dünyanın sonu derler efendi sen şiirle avun dur!
(*)....................................sonu şiirdir düpedüz” (Ergülen 2012: 36)
“Gölgeler Gazeli”nde aşk iklimindeki gölgeler tasvir edilirken “Bu gazeli yerime yazan/sevgili kardeşim Engin Turgut”a diye ithaf edilen “Üzgün Kediler Gazeli”nde
kedilerin düşleri şiirleştirilir. Kediler odağında hayata dair pek çok şey (hüzün, yalnızlık, gurbet, hâtıralar, kırılmış ve yorgun hevesler, düşler, çocukluk, dostluk,
aşk, şiir) tasvir edilirken parça-bütün ilişkisiyle (mektup-zarf) renklere yine yeni anlamlar (mavi: sessizlik) yüklenir.Evlerin kedisiz yetim, sokakların ise
kedisiz üvey sayıldığı dünyada zalimliğe karşı küskün kalan kişinin/şiirin üzerine yağan kül sözcükleri onu eskitir. Şiir de insanlar kadar zalimlerden zarar görür.Çünkü
şiir, inceliği ve mahcubiyeti kedilerden öğrenen insanın duygularının kâğıda yansımasıdır:
“Bir zarf gibi yırtılmasın kalbimiz, çıkarın beni mektubun içinden
Kedilerin düşleriyle yıkansın şu yaralı ruhumdaki sessiz mavi” (Ergülen 2012: 39)
...
“Kedi mağrur, şehir zalim, nar küskün, kâğıt paslı, hayat maskara olmuş
Bu yüzden mi şiirin üzerine kül yağdırıyorlar, hızla eskiyor kelimeler” (Ergülen 2012: 40)
Haydar Ergülen’in hayat anlayışını ifade eden “nar” (Koşar 2020: 173) (“Bir”in içindeki çokluk ve çokluğun içindeki birliktir. Çokkültürlülüğün, çoksesliliğin,
çokrenkliliğin ve ateşin bereketidir.), onun tüm imgelerinin ve anılarının kaynağıdır (Ergülen 2014: 124-125).
“Yetimler Gazeli”nde, “ateş-i nar kardeşim” diye Hrant Dink’e seslenen şiir öznesi etnik kökenlerin değil, kardeşliğin ve yetimliğin insanları birleştirdiğini söyler.
Güvercinin simgelediği barış ve kardeşlik duygusu insanlığı zenginleştirir, kişinin vatanı arkadaşıdır. Nar (Çoklukta tekliği sembolize eder.) gibi insanlar da
kardeşlikte/yetimlikte buluşurlar:
“kırılmamış bir nar gibi kalbimiz kırık, yetimiz” (Ergülen 2012: 41)
Haydar Ergülen söz konusu şiirlerinin çoğunda yedişer beyitten sonra birer mısra daha ekleyerek gazel formunu geliştirir. Beyitler kendi içlerinde ve şiirin tamamında
anlam/ses bütünlüğüne sahiptir. Son mısralar ise vurucu bir edayla şiiri tamamlar.
Sonuç
Sözcüklerin âdeta kilitlerini açan Haydar Ergülen, Üzgün Kediler Gazeli adlı kitabındaki gazellerde çok anlamlılığa ulaşır. Yukarıda örnekler verilen gazellerde
insanı
içine alan ses dalgası bir girdabı değil, bütünlüğü yansıtır. Sesin meydana getirdiği görüntü (harf) veya görüntünün (harflerin) meydana getirdiği ses, sözün
müziğe evirildiği noktada tamamlanan şiirlere dönüşür. Ses/imge avcısı şairin dil yolculuğunda müziğe yaslanan tavrı dikkati çeker.
Gazellerin herhangi bir kalıba sığmayan edası, müzikaliteyle birlikte okura yeni pencereler açar ve kendi nehirlerinde akan şiirler güçlerini gelenekten alır.Zaman
zaman
çehresi değişen şiirlerde, şairin kuşatıcı tavrı/dili; sözcüklerin tarihiyle/dansıyla/ritmiyle, ses geçişleriyle ve bütünleşmeleriyle sağlanır. Şairin rotasını
belirleyen gazel, onun imgeleme gücü ve sözcüklerin kağıttaki duygusal izleri doğrultusunda şekillenir.
Haydar Ergülen, geleneğin özünü şiirlerinde yeni biçimlerle aktarırken imge ve imajlarında eskiyi yeniden yorumlar. Geleneksel öğeleri içselleştirerek ve yenileyerek
sözcüklerin uyumuyla (ses ve anlam açısından) âhengi sağlar. Acının estetiğini okura gazellerinde gösterir. Şairin sözcükleri ustalıkla kullanımı ve gelenek çerçevesinde
yoğrulmuş ses (titreşim) örgüsüyle çoğalttığı duyguları ses süzgecinden geçiren kuyumcu tavrıyla birleşerek onun geçmişle gelecek arasında köprü
kurmasını sağlar.
Yalnızlığa emanet edilmiş dizelerde yolu aşktan ve kedilerden geçen şair, sesin dönemecinde kenetlenmiş sözcükleri romantize eder. Yalnızlığı büyüten dil, kedere
evrilirken gazelin anlatım olanaklarını, kültürel değişimi ve Ergülen’in şiir kurma şeklini yansıtır.
Kaynakça
Aktulum, Kubilay (2021). İmgelem Çözümlemesine Giriş. İstanbul: Çizgi Kitabevi Yayınları.
Bachelard, Gaston (2021). Sürenin Diyalektiği, (Çev. Emine Sarıkartal). Ankara: Fol Kitap.
Borges, Jorge Luis (2020). “Düşünce ve Şiir”. Şu Şiir İşçiliği-Charles Eliot Norton Konferansları 1967-1968, (Çev. Mukadder Erkan). İstanbul: Ketebe Yayınları.
Ergülen, Haydar (2012). Üzgün Kediler Gazeli. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi.
Ergülen, Haydar (2014). Şiirdir, Geçer. İstanbul: Mühür Yayınları.
Koşar, Emel (2020). “Haydar Ergülen’in Şiiri: ‘Beni Aşka Terkettiğin İçin Seviyorum Seni’”. Şiirin Nabzı-Modern Türk Şiiri Üzerine Yazılar. İstanbul: Kesit Yayınları.
s. 172-175.
Koşar, Emel (2020). Gülüşen Harfler-Haydar Ergülen Şiiri. İstanbul: Kesit Yayınları.
Koşar, Emel; Yılmaz, Okan (Ed.) (2017). Periler Aşka Uçar-Haydar Ergülen Kitabı. İstanbul: Artshop Yayınları.
Pala, İskender (1999). “Gazel”. Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü. İstanbul: Ötüken Neşriyat. s. 150-151.
Pala, İskender (1999). “Zühre”. Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü. İstanbul: Ötüken Neşriyat, s. 427.
Comments
Post a Comment